Jump to content

Mazda R360 Coupe


Misafir
 Paylaş

Tavsiye Edilen Mesajlar

7465909604_52c6ed3096_b.jpg

 

Mazdanın 28 Mayıs 1960 Tarihinde ürettiği ilk aracı.

Teknik verileri şöyle ;

Motor hacmi : 356 cc  

Motor gücü : 16 HP / 5300 rpm

Tork           : 21,6 Nm / 4400 rpm

Max hız :    84 km/h

Aks aralığı : 1760 mm

Uzunluk  : 2980 mm

Genişlik  : 1290 mm

Yükseklik : 1290 mm

Ağırlık  : 380 kg.

Yakıt tüketimi : 3,9 - 5,1 lt./100 km.

Üretim yılı : 1960-1966

 

 

İlk olarak 4500 adet sipariş ile üretime başlamış.

Bizde darbe yapılırken onlarda otomobil yapılıyormuş. 1961 de Devrim gelmiş ve geldiği yerde kalmış. ( Bu kısım sizin alanınıza giriyor @arman-1999 Kamil bey )

 

 

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

''Devrim arabaları'' adında bir film izlemiştim ki oradaki arabalar o yıllar için pekte fena sayılmazmış devam edilseymiş bir başarı öyküsü olabilirimiş.

Devrim, Türkiye'de tasarlanan ve üretilen ilk otomobil. 1961 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla, Eskişehir Demiryolu Fabrikasında, 129 günde üretilmiştir.

Mazda bu aracı günümüz tekonolojisi ile neden üretmezki , yakıt tüketimine bakarmızınız.

 

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

3 saat önce, arabalar :

7465909604_52c6ed3096_b.jpg

 

Mazdanın 28 Mayıs 1960 Tarihinde ürettiği ilk aracı.

Teknik verileri şöyle ;

Motor hacmi : 356 cc  

Motor gücü : 16 HP / 5300 rpm

Tork           : 21,6 Nm / 4400 rpm

Max hız :    84 km/h

Aks aralığı : 1760 mm

Uzunluk  : 2980 mm

Genişlik  : 1290 mm

Yükseklik : 1290 mm

Ağırlık  : 380 kg.

Yakıt tüketimi : 3,9 - 5,1 lt./100 km.

Üretim yılı : 1960-1966

 

 

İlk olarak 4500 adet sipariş ile üretime başlamış.

Bizde darbe yapılırken onlarda otomobil yapılıyormuş. 1961 de Devrim gelmiş ve geldiği yerde kalmış. ( Bu kısım sizin alanınıza giriyor @arman-1999 Kamil bey )

 

 

 

 

Park sorunu yok

Katla koy cebine

Olmadı taşı evine balkona yerleştir. :)

Mete bey ve @NoooFearrrr bu konuya daha önce değinmiştim. Sanırım politik yorumlar köşesinde olacak.

Nooofearrrr, film gerçekleri tam olarak yansıtmıyor ( hemen hemen bir çok filmde olduğu gibi)

Yazımı okursanız farkları daha net görebilirsiniz 

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Bizde darbe olmadığı zamanlarda da araç üretimi için çaba olmuş ve nihai sonuca ulaşmıştır. Bkz: Anadol. Üstelik ilginçtir ki ülkede kulaktan dolma herkesin nefret ettiği bir ''dine'' mensup biri tarafından. Yahudi Bernar Nahum. Sadece Anadol değil, Tofaş, Koç grubu ve Beko gibi bir çok dev şirketin arkasındaki baş aktörlerden biridir kendisi. Hayali için onyıllarını feda etmiştir. Okuyunuz efendim.Gerçi sermaye düşkünlerinin Renault ve Ford araçlarını ülkeye sokmasıyla iş başka boyutlara geçmiş ve bir efsane olan Anadol bitmiştir. 

Bahsedilen 60 darbesinin ertesinde yürürlüğe giren Anayasa, 30 küsür yıldır yönetildiğimiz Anayasa'dan kat kat özgürlükçü ve demokrasi temellidir. Objektif değerlendirildiğinde rahatça görülebilir. Ve bahsedildiği gibi ülkeyi 20 yıl geriye falan da götürmemiş, dönemin özgür düşünce akımını da tetiklemiştir. Fakat konu bu değil.

Esas sorun liboş siyasetçilerin ülke gelişimini yabancı sermayeye bırakma hevesinde yatmaktadır. Cumhuriyet tarihinde bir örneği yoktur ki ülke içi çabalar dış sermaye etkisi olmadan boşa sonuçlanmış olsun. Buna Devrim aracı da dahil. Türkiye de her ülke gibi bir ''pazardır'' ve her sermaye sahibi de ''malını'' satmak ister. İster tanıdık, isterse ''prim'' yoluyla olsun çok defa bu ülkeye ''sermaye'' esas zararı vermiştir ve Türkiye'yi bizim seçtiğimiz nam-ı diğer demokrasi şehitleri ve benzerleri gibi insanlar sermayelere pazarlamışlardır. Marshall'dan tutun da Gümrük Birliğine, Irak tezkeresinden tutun da Suriye bataklığına değin sadece maşa gözüyle görülen bir ülkeyiz. Aslında Ortadoğu ve Rusya olmasa dünyanın umrunda değiliz. 

Esas resim çok daha büyük. Bkz; John Mackinder'in Kara Hakimiyeti Teorisi.

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

"Devrim otomoli" ve akabinde " Anadol "  markasının çıkışı ile ilgili olarak yazımı okuyunuz . 

Hımmmmm.

Tekrar çoğalma, son çırpınışlar, aklama girişimi artık ne desek bilemedim. 

 

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Gayet iyi kaynaklardan yeterli okumaları yaptım zamanla fakat sizin de bakış açınıza dair detaylı izlenim adına bir link rica edebilirim. 

Bunun dışında son cümlenizdeki yargı bloğunu ne diyeceğinizi bilemediğiniz için es geçiyorum. 

 

Son olarak konuyu uzatmamanın yanında - ne de olsa eğitim sistemimizin acizliği, gerçeğe ulaşma adına doğruları yıkma eylemini çok az insan başarıyor - herhangi bir sonuca ulaşılamayacak olmasından dolayı konuyla ilgili söyleyeceklerimi bitiriyorum. 

Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Eğitim sistemi  aciz ise siz de " ışığı" takip edin

Acaba siz de onun açtığı okuldan mı mezunsunuz ?

Böylesine güzel " güzellemeler " yaptığınıza göre...

 

Bernar NAHUM II. Dünya Savaşından sonra Koç ailesine dahil olmuş. Sizin de bahsettiğiniz meşhur BEKO nun BE sidir. İlk önce salça fabrikası olarak kurulan BEKO amerikanyalı G.E ( general electric) ile  ampul satışı başlayınca beko elektronik oldu.

Çok ilginç gelecek belki ama , 1961 yılında yapılan 1. Otomotiv sanayi kongresinde Nahum şiddetle yerli otomotive  karşı çıkıykrdu. Bu görüşün tam karşısında ise rahmetli ERBAKAN vardı. İlginç değil mi ?

( benzer bir sahne bir kaç  sene önce de sayın cumhurbaşkanı başbakanken yaşanmıştı. Sanırım tüsiad veya odalar birliği toplantısında sayın başbakan  " hazır bütün babalar da burdayken soralım,yerli otomobili yapacak bir  babaýiğit yok mu " dedi. Yine birisi karşı çıktı, bir sürü mazeret ileri sürdü.  Kimdi acaba bu şahıs ?

 

Link yok ama bir alıntı yapayım

“Koç’un otomotiv sanayi işine girmesini, büyümesini ve kâr etmesini sağlayan Mösyö Bernar’dır. Vehbi Bey’in büyük itimadını kazanmış biriydi ve Vehbi Bey, o ne derse kabul ederdi. Bernar Nahum eldeki paranın daima otomotiv işine yatırılmasını istemiştir.” (Capital Dergisi-2008)

 

İlginç tesadüflere devam edelim

Lozan görüşmelerinde türkiye adına heyette yer alan bir NAHUM daha var. Hayim NAHUM

Orbay, hatıralarında; “İsmet Paşa, anlaşıldığına göre, Lozan’da İngilizlerle bir nevi gizli ara buluculuk rolü oynayan, İstanbul’un Hahambaşısı Hayim Naum Efendinin telkinleriyle, ‘Hilafetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye’de devamına müsaade edilmeyip derhal atılması lüzumu’ fikrini tamamıyla benimsetmiş bulunuyordu.” (Lozan Zafer mi, Hezimet mi?, s. 276)

 

Koç grubu sadece yatırım ve yatırımcılar için değil bir çok üst rütbede ki general,amiral için de cazibe merkezi - ydi.

Emekli orgeneral Vural Beyazıt Migros’ta yönetim kurulu üyesi idi.

Harp Akademileri eski komutanı olan emekli orgeneral Kemal Yavuz, bir dönem Maret’te yönetim kurulu üyeleri arasında idi.

28 Şubat’ın önde gelen komutanlarından Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Güven Erkaya vefat ettiği tarihe kadar Koç Üniversitesi mütevelli heyeti üyeliği yapmıştı.

Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç, altı yıl önce savcılıktan aldığı özel izinle o dönemde Tekirdağ’ın Saray ilçesinde tutuklu bulunan Deniz Kuvvetleri eski komutanı İlhami Erdil’i ziyaret etmişti.

Erdil, ‘haksız mal edinmek’ suçundan hakkında kesinleşen iki buçuk yıllık cezasını çekmekteydi.

Yolsuzluğa karıştığı için rütbeleri sökülen İlhami Erdil de Koç Holdingbünyesinde faaliyet gösteren bir şirkette yönetim kurulu üyesi olarak yer almış isimlerdendir.

Yine eski Deniz Kuvvetleri Komutanlarından emekli Oramiral Orhan Karabulut, Aydın Doğan’ın yakın arkadaşı olarak Doğan Holding yönetim kurulu üyeliğinde bulunmuştur.

 

 

 Balyoz ve Ergenekon davalarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mensuplarının önde gelmesi dikkat çekmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

Konuya daha fazla cevap yazmayacaktım ama bu kadar bilgi sahibi olup da (gerçek veya doğru) nasıl bu kadar saçma ve gerçek olmayan bir yargıya vardığınıza dair bir farkındalık olması için yazmak durumunda kaldım. 

Öncelikle konuyla ilgili ek bilgiler için teşekkür ederim. Daha fazlasını epey okumuşluğum vardır. Fakat ''güzellemeler'' ile ilgili yargınıza da şu Atasözü ile cevap vermek istiyorum; ''çamur at izi kalsın''.Ayıptır, yapmayın. İftiraya gerek yok. 

Sanırım ''güzellemeler'' sizde öyle bir ön yargı oluşturmuş ki daha önce ülkemizdeki genel anlayışa dair yazdığım eleştiriyi -tam olarak şu; ''ülkede kulaktan dolma herkesin nefret ettiği bir ''dine'' mensup biri''- bile gözardı etmişsiniz. 

Balyoz ve Ergenekon davalarının seyrinde çok defa ''çamur at izi kalsın'' taktiği kullanıldığı basında yazıldı çizildi. Bu nedenle bu davalara dair sanki gerçekmiş gibi öne sürülen yargılar ve RETÖ'cü cümleler ''bazı kesimlere'' hap gibi etki ederken benim için gerçekten bir şey ifade etmiyor. FETÖ'cülerin ve RETÖ'cülerin cirit atması da 28 Şubat'ın bir başarısızlığıdır. Ülke siyaseti gerçekten çocuk oyuncağına dönmüş durumda. 

Cidden enine boyuna uzun uzun yazardım ama şunu açıkça söylüyorum ki sizinle tartışmayı vakit kaybı olarak görüyorum. 

İyi günler diliyorum. 

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer Sitelerde Paylaş

 Paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...